masam tam camın kenarında rodeşose bir daire , 
en tıfıl "öküz" zamanlarım , yani yaş var görüntüde var ama ses yok , 
camdan dışarı bile bakmıyorum yeniyim ya ilk işim deli gibi çalışmaya çalışıyorum elim aklımdan hızlı gidiyor , 
camın önünden bir adam geçiyor her gün ama her gün pazar dahil "pazar günleri de ofisteyim çünkü" , 
boğazlı yaka bir kazağı var siyah kaşe ceket gri pantolon başında hafif eğik asimetrik bir kasket , 
selamlaşıyoruz neredeyse her gün göz göze geldiğimizde , 
sanki hep sakin ol evladım sakin ol acele etme diyor bana , 
demiyor da hissediyorum aynen böyle, 
bu adamla selamlaşamadığım yada görmediğim günüm uğursuz geçiyor sanki , 
sabahla öğle arası her gün gidişlerini görüyorum da dönüşlerine denk gelemiyorum bir türlü , 
ya başka yoldan dönüyor geri yada geç saatlerde.
soruyorum ofisteki abilerime kim bu beyfendi , 
attila ilhan diyorlar hımm diyorum biliyormuş gibi oysa haberim bile yok kimdir nedir ne yapar öküzüm  işte o zamanlar.
oysa akıl neden hep sonra gelir ki ,bir gün çıkıp yoluna elimde bir bardak çayla , 
hemen yolun altındaki vişnezade parkında , 
oturup laflayalım abi vaktiniz varsa desem yada ofise davet etsem ne güzel olurmuş ya , 
hiç konuşmadan dahi bana enerji ve huzur veren bu adamcağızla iki sohbet etmemekle neler kaçırdım acaba.
o dönemleri maçkanın her mevsimi güzel , 
yukarıdan aşağı bakınca vişnezade parkı hemen altı akaret evleri ve onların çatısının üstünden görülen deniz, 
sonbaharda yada kışın bu bu açı her gün yeni bir tablo gibi , 
attila ilhanın şiirleri gibi
                    
                    
                    neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?