serbest oksijenin ya da solunum ile alınan oksijenin yokluğunda cereyan eden organik süreçleri tanımlar. bu tür çalışma şiddetinde organizma, oksijen alımı ve enerji ihtiyaçları arasındaki metabolik dengeyi sağlayamaz. bu süreçte enerji;
- ya adenozin trifosfatın (atp) ve kreatin fosfatın (cp) parçalanması ile,
- ya da karbonhidratların (glikoz-glikojen) laktik aside parçalanması ile elde edilir.
serbest oksijenin varlığında oluşan organik süreçleri tanımlar. bu süreçte, oksijen, su oluşturmak için canlı hücrede okside edilen ve besinlerde bulunan organik moleküllerin hidrojeni ile birleşir. bu, suyun oluşumu ile sentezlenen enerjinin bir miktarı ısıya dönüşür, diğer kısmı hücrelerde birikir. bu süreç esnasında serbestlenen oksijen miktarı kişinin aerobik kapasitesine göredir.
harvard işletme okulu`nda bush`un sınıf arkadaşı olan allan hubbard, yine harvard da hukuk doktorası yaptı. parlak bir kariyere sahip ve başarılı bir işadamı. kimyasallar üzerine yoğunlaşan “ea industries” şirketler topluluğunun sahibi. seçim kampanyalarında ulusal politika danışmanı olarak hep bush`un yanındaydı. şu anda da bush`un ekonomik danışmanlar kurulu`nun başında bulunuyor. şimdi nerden çıktı hubbard diyebilirsiniz. 2 aralık tarihli beyaz saray basın toplantısı hubbard`ı ekonomistlerin hedef tahtası haline getirdi de ordan… aynen beyaz saray`ın sayfasından tercüme ederek aktarıyorum. merak edenler için internet adresini de verelim: http://www.whitehouse.gov/news/releases/2005/12/20051202-2.html
gazeteci sormuş: allan, başkan bush`un en son kamuya olan borçla ilgili ne zaman konuştuğunu hatırlamıyorum. amerika`nın kamu borcu borcu 8 trilyon doları aştı. bu konuda sizi rahatsız eden bir nokta yok mu?:
allan hubbard: bu 8 trilyon rakamı nerden geliyor bilmiyorum. ama bu konuda önemli olan borcun milli gelire oranıdır. ve biz bu oranı da bir tehlike olarak görmüyoruz. bu oran bizde pek çok gelişmiş ülkenin oranından daha küçüktür. asıl tehlike bütçe açıklarıdır ve bu konu üzerinde çalışıyoruz. başkan bush 2009`a kadar bütçe açığını yarıya indirme konusunda gerekli çalışmaları başlattı...
konuşma devam ediyor. amerika`nın bütçe açıkları konusuna bir başka yazımızda değiniriz ama burada sözü geçen devletin kamu borcunun düzeyi ve bush ekonomistlerinin konuya bakış açısı hayli ürkütücü. daha doğrusu borç rakamlarını dahi bilmeyen bir ekonomi yönetiminin bu konuda ne gibi bir çalışması olabilir ki... tabii olarak yorumlar, fıkralar blogcu ekonomist sitelerinin en popüler yazıları oldu tahmin edebileceğiniz gibi.
biz bu rakamları verip olayın vehametini ortaya koyarak hubbard`ın kulaklarını çınlatalım. 2 aralık itibariyle 8 trilyon 118 milyar dolarlık kamu borcu var amerika`nın. kasım itibariyle gayri safi milli hasılası (us gdp) ise 12 trilyon 160 milyar doları buldu. bu rakamı bir de hubbard`ın önemsediği dile çevirelim. amerikan kamu borcunun gayri safi milli hasılasıya oranı yaklaşık %67 ki bu da türkiye`nin kamu borcunun gdp`ye oranından daha büyük bir rakam. yıllardır borç içinde çırpınıp imf politikalarıyla borç rasyolarını düzeltmeye çalışan türkiye`den daha fazla bir borç yüküne sahip amerika. acaba imf amerikan hükümetiyle de stabilizasyon programı çalışmalarını başladı mı dersiniz. sadece komik bir soru bu o kadar...
ilk etapta bu borç rasyolarının çok önemli olmadığını düşünebilirsiniz. ancak bütçe açıkları rekor üstüne rekor kıran bir ekonominin borcunun azaltamayacağı hatta azaltmak bir tarafa ciddi miktarda artıracağı su götürmez bir gerçek. bir yerde buna dur demek gerekecek. işte bu noktada bütçe açıkları ve cari açığın azaltılması yönündeki tedbirler hem büyüme rakamlarını ciddi oranda etkileyecek hem de ülkeyi stagflasyona götürecek gibi görünüyor. konjonktürel anlamda dünya ekonomilerini saran en büyük korku da işte bu durgunluğun kartopu etkisiyle tüm dünyaya yayılacak olması. pekçok ülke bu konuda tedbirlerini şimdiden almaya başladı.
gazeteci sormuş: allan, başkan bush`un en son kamuya olan borçla ilgili ne zaman konuştuğunu hatırlamıyorum. amerika`nın kamu borcu borcu 8 trilyon doları aştı. bu konuda sizi rahatsız eden bir nokta yok mu?:
allan hubbard: bu 8 trilyon rakamı nerden geliyor bilmiyorum. ama bu konuda önemli olan borcun milli gelire oranıdır. ve biz bu oranı da bir tehlike olarak görmüyoruz. bu oran bizde pek çok gelişmiş ülkenin oranından daha küçüktür. asıl tehlike bütçe açıklarıdır ve bu konu üzerinde çalışıyoruz. başkan bush 2009`a kadar bütçe açığını yarıya indirme konusunda gerekli çalışmaları başlattı...
konuşma devam ediyor. amerika`nın bütçe açıkları konusuna bir başka yazımızda değiniriz ama burada sözü geçen devletin kamu borcunun düzeyi ve bush ekonomistlerinin konuya bakış açısı hayli ürkütücü. daha doğrusu borç rakamlarını dahi bilmeyen bir ekonomi yönetiminin bu konuda ne gibi bir çalışması olabilir ki... tabii olarak yorumlar, fıkralar blogcu ekonomist sitelerinin en popüler yazıları oldu tahmin edebileceğiniz gibi.
biz bu rakamları verip olayın vehametini ortaya koyarak hubbard`ın kulaklarını çınlatalım. 2 aralık itibariyle 8 trilyon 118 milyar dolarlık kamu borcu var amerika`nın. kasım itibariyle gayri safi milli hasılası (us gdp) ise 12 trilyon 160 milyar doları buldu. bu rakamı bir de hubbard`ın önemsediği dile çevirelim. amerikan kamu borcunun gayri safi milli hasılasıya oranı yaklaşık %67 ki bu da türkiye`nin kamu borcunun gdp`ye oranından daha büyük bir rakam. yıllardır borç içinde çırpınıp imf politikalarıyla borç rasyolarını düzeltmeye çalışan türkiye`den daha fazla bir borç yüküne sahip amerika. acaba imf amerikan hükümetiyle de stabilizasyon programı çalışmalarını başladı mı dersiniz. sadece komik bir soru bu o kadar...
ilk etapta bu borç rasyolarının çok önemli olmadığını düşünebilirsiniz. ancak bütçe açıkları rekor üstüne rekor kıran bir ekonominin borcunun azaltamayacağı hatta azaltmak bir tarafa ciddi miktarda artıracağı su götürmez bir gerçek. bir yerde buna dur demek gerekecek. işte bu noktada bütçe açıkları ve cari açığın azaltılması yönündeki tedbirler hem büyüme rakamlarını ciddi oranda etkileyecek hem de ülkeyi stagflasyona götürecek gibi görünüyor. konjonktürel anlamda dünya ekonomilerini saran en büyük korku da işte bu durgunluğun kartopu etkisiyle tüm dünyaya yayılacak olması. pekçok ülke bu konuda tedbirlerini şimdiden almaya başladı.
(bkz: hayallerini yak evi ısıt)
gereksiz ve gerçek dışı iltifatlar edip kızı da bunların gerçek olduğuna inandırmak sonra da pirincin taşlarını ayılamakla uğraşmak
hakkında çeşitli rivayetler anlatılan, efsanelere konu olan, istanbul boğazı’nın marmara denizi’ne yakın kısmında, salacak açıklarında yer alan küçük adacık üzerinde inşa edilmiş yapı.
üsküdar’ın sembolü haline gelen kule, üsküdar’da bizans devrinden kalan tek eserdir. m.ö.2475 yıllarına kadar uzanan tarihi bir geçmişe sahip olan kule, karadeniz’in marmara ile kucaklaştığı yerde minicik bir ada üzerinde kurulmuştur. bazı avrupalı tarihçiler buraya leander kulesi derler. kule hakkında pek çok rivayetler bulunmaktadır. evliya çelebi kuleyi şöyle tarif eder.”deniz içinde karadan bir ok atımı uzak, dört köşe, sanatkarane yapılmış bir yüksek kuledir.yüksekliği tam seksen arşundur. sathı mesehası ikiyüz adımdır. iki tarafına bakan yerde kapısı vardır.”
bu gün gördüğümüz kulenin temelleri ve alt katın mühim kısımları fatih devri yapısıdır. kulenin etrafındaki sahanlık geniş taşlarla kaplanmıştır. üstündeki madalyon halindeki bir mermer levhada, kuleye şimdiki şeklini veren sultan ii. mahmut’un, hattat rasim’in kaleminden çıkmış 1832 tarihli bir tuğrası vardır. kulenin eminönü tarafı daha genişçe olup burada bir de sarnıç vardır.
tarihte, anıt mezar, gümrük istasyonu, askeri depo, deniz feneri olarak kullanılmış olan kız kulesi 2000 yılında restore edilerek turizmin hizmetine sunulmuştur.
kız kulesine ulaşım salacak ve ortaköy’den sandallarla yapılmaktadır
üsküdar’ın sembolü haline gelen kule, üsküdar’da bizans devrinden kalan tek eserdir. m.ö.2475 yıllarına kadar uzanan tarihi bir geçmişe sahip olan kule, karadeniz’in marmara ile kucaklaştığı yerde minicik bir ada üzerinde kurulmuştur. bazı avrupalı tarihçiler buraya leander kulesi derler. kule hakkında pek çok rivayetler bulunmaktadır. evliya çelebi kuleyi şöyle tarif eder.”deniz içinde karadan bir ok atımı uzak, dört köşe, sanatkarane yapılmış bir yüksek kuledir.yüksekliği tam seksen arşundur. sathı mesehası ikiyüz adımdır. iki tarafına bakan yerde kapısı vardır.”
bu gün gördüğümüz kulenin temelleri ve alt katın mühim kısımları fatih devri yapısıdır. kulenin etrafındaki sahanlık geniş taşlarla kaplanmıştır. üstündeki madalyon halindeki bir mermer levhada, kuleye şimdiki şeklini veren sultan ii. mahmut’un, hattat rasim’in kaleminden çıkmış 1832 tarihli bir tuğrası vardır. kulenin eminönü tarafı daha genişçe olup burada bir de sarnıç vardır.
tarihte, anıt mezar, gümrük istasyonu, askeri depo, deniz feneri olarak kullanılmış olan kız kulesi 2000 yılında restore edilerek turizmin hizmetine sunulmuştur.
kız kulesine ulaşım salacak ve ortaköy’den sandallarla yapılmaktadır
grekçe : vizantion
latince : bizantium, antoninya, alma roma, nova roma
rumca : konstantinopolis, istinpolin, megali polis, kalipolis
slavca : çargrad, konstantingrad
vikingce : miklagord
ermenice: vizant, stimbol, esdambol, eskomboli
arapça : bizantiya, el-mahsura, kustantina el-uzma
selçuklular zamanında : konstantiniyye, mahrusa-i konstantiniyye, stambul
osmanlıcada : dersaadet, deraliyye, mahrusa-i saltanat, istanbul, islambol, darüs-saltanat-ı aliyye, asitane-i aliyye, darül-hilafetül aliye, payitaht-ı saltanat, dergah-ı mualla, südde-i saadet
latince : bizantium, antoninya, alma roma, nova roma
rumca : konstantinopolis, istinpolin, megali polis, kalipolis
slavca : çargrad, konstantingrad
vikingce : miklagord
ermenice: vizant, stimbol, esdambol, eskomboli
arapça : bizantiya, el-mahsura, kustantina el-uzma
selçuklular zamanında : konstantiniyye, mahrusa-i konstantiniyye, stambul
osmanlıcada : dersaadet, deraliyye, mahrusa-i saltanat, istanbul, islambol, darüs-saltanat-ı aliyye, asitane-i aliyye, darül-hilafetül aliye, payitaht-ı saltanat, dergah-ı mualla, südde-i saadet
ilk alfabenin yazarı: melahat uğurkan
ilk avukat: süreyya ağaoğlu
ilk bakan: prof. dr. türkan akyol
ilk başbakan: prof. dr. tansu çiller
ilk belediye başkanı: müfide ilhan
ilk büyükelçi: filiz dinçmen
ilk çöpçü: elif yazgandır
ilk danıştay başkanı: füruzan ikincioğulları
ilk danıştay üyesi: şükran esmerer
ilk diş hekimi: ferdane bozdoğan erberk
ilk doktor: safiye ali
ilk dünya güzeli: keriman halis
ilk eczacı: rukiye kanat arran
ilk emniyet müdürü: feriha sanerk
ilk fotoğrafçı: semiha es
ilk gazeteci: selma rıza
ilk hakim: suat berk
ilk hazine genel müdürü: aysel gönül öymen
ilk hemşire: esma deniz
ilk hesap uzmanı: müşerref çallılar ve güzide amark
ilk heykeltıraş: sabiha bengütaş
ilk hukukçu: beraat zeki üngör
ilk jet pilotu: leman altınçekiç
ilk karakol amiri: nevlan kulak
ilk kaymakam: özlem bozkurt
ilk kimyacı: remziye hisar
ilk makinist: seher aytaç
ilk milli eğitim müdürü: güler karakülah
ilk milli maç hakemi: lale orta
ilk muhtar: gül esin
ilk müzeci: seniha sami
ilk opera sanatçısı: semiha berksoy
ilk orman mühendisi: binnaz zehra sert
ilk otomobil yarışçısı: samiye morkaya
ilk petrol mühendisi: halide ural türktan
ilk pilot: sabiha gökçen
ilk polis memuru: betül diker
ilk profesör: dr. fazıla şevket giz
ilk radyo spikeri: emel gazimihal
ilk rektör: prof. dr. safet rıza alpar
ilk savcı: tüzünkan koçhisaroğlu
ilk sayıştay üyesi: fehrunisa etmen
ilk senatör ve elçi: adile ayda
ilk sendika başkanı: dervişe koç
ilk subay: ülkü sema toksöz
ilk tbmm başvekili: neriman neftçi
ilk türkiye güzeli: feriha tevfik
ilk tv spikeri: nuran devres
ilk vaiz:prof.dr. beyza bilgin
ilk vali: lale aytaman
ilk vali yardımcısı: canan hançer baştürk
ilk veteriner: sabire aydemir
ilk yargıtay üyesi: melahat ruacan
ilk yüksek mahkemesi başkanı: firdevs menteşe
ilk yüksek mimar: münevver gözeler
ilk yüksek mühendis: sabiha ecebilge
ilk zabıta memuru: afife ipek
ilk ziraat mühendisi: nezahat süer
ilk avukat: süreyya ağaoğlu
ilk bakan: prof. dr. türkan akyol
ilk başbakan: prof. dr. tansu çiller
ilk belediye başkanı: müfide ilhan
ilk büyükelçi: filiz dinçmen
ilk çöpçü: elif yazgandır
ilk danıştay başkanı: füruzan ikincioğulları
ilk danıştay üyesi: şükran esmerer
ilk diş hekimi: ferdane bozdoğan erberk
ilk doktor: safiye ali
ilk dünya güzeli: keriman halis
ilk eczacı: rukiye kanat arran
ilk emniyet müdürü: feriha sanerk
ilk fotoğrafçı: semiha es
ilk gazeteci: selma rıza
ilk hakim: suat berk
ilk hazine genel müdürü: aysel gönül öymen
ilk hemşire: esma deniz
ilk hesap uzmanı: müşerref çallılar ve güzide amark
ilk heykeltıraş: sabiha bengütaş
ilk hukukçu: beraat zeki üngör
ilk jet pilotu: leman altınçekiç
ilk karakol amiri: nevlan kulak
ilk kaymakam: özlem bozkurt
ilk kimyacı: remziye hisar
ilk makinist: seher aytaç
ilk milli eğitim müdürü: güler karakülah
ilk milli maç hakemi: lale orta
ilk muhtar: gül esin
ilk müzeci: seniha sami
ilk opera sanatçısı: semiha berksoy
ilk orman mühendisi: binnaz zehra sert
ilk otomobil yarışçısı: samiye morkaya
ilk petrol mühendisi: halide ural türktan
ilk pilot: sabiha gökçen
ilk polis memuru: betül diker
ilk profesör: dr. fazıla şevket giz
ilk radyo spikeri: emel gazimihal
ilk rektör: prof. dr. safet rıza alpar
ilk savcı: tüzünkan koçhisaroğlu
ilk sayıştay üyesi: fehrunisa etmen
ilk senatör ve elçi: adile ayda
ilk sendika başkanı: dervişe koç
ilk subay: ülkü sema toksöz
ilk tbmm başvekili: neriman neftçi
ilk türkiye güzeli: feriha tevfik
ilk tv spikeri: nuran devres
ilk vaiz:prof.dr. beyza bilgin
ilk vali: lale aytaman
ilk vali yardımcısı: canan hançer baştürk
ilk veteriner: sabire aydemir
ilk yargıtay üyesi: melahat ruacan
ilk yüksek mahkemesi başkanı: firdevs menteşe
ilk yüksek mimar: münevver gözeler
ilk yüksek mühendis: sabiha ecebilge
ilk zabıta memuru: afife ipek
ilk ziraat mühendisi: nezahat süer
türkiyenin ilk kadın vaizi.1935 izmir doğumlu prof. dr. beyza bilgin, kimya mühendisliğini kazandıktan bir yıl sonra aslında okumak istediği bölümün ilahiyat olduğunu keşfedip, din eğitimine başlamış... bilgin, annesi gibi terzi olmak isterken, kendini kadınlara vaaz ederken bulmuş. ilk vaazını ahitura camii’nde vermiş.
doğum yılı: 29.09.1935
doğum yeri: izmir
lise: eskişehir lisesi, eskişehir
üniversite: ankara üniversitesi fen fakültesinde bir yıl (1955-56) dan sonra ankara üniversitesi ilahiyat fakültesi mezunu
1960-1965 yıllarında yozgat ve ankara imam hatip liselerinde öğretmen olarak çalıştı. bu dönemde aynı zamanda türkiyenin ilk kadın vaizi olarak camilerde hanımlara fahri olarak vaazlar verdi.
1965te ankara üniversitesi ilahiyat fakültesine asistan olarak kabul edildi. 1971 yılında "islamda eğitimin temeli olarak sevgi" isimli tezi ile doktor, 1979da "türkiyede din eğitimi ve liselerde din dersleri" isimli tezi ile doçent ünvanı aldı. 1988de "eğitim bilimi ve din eğitimi" çalışması ile profesör oldu. halen aynı fakültede öğretim üyesi olarak çalışmaya devam etmektedir. "din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği " bölümü ve "din eğitimi anabilim dalı" başkanıdır. türkiyede din eğitimi dalında ilk profesördür.
ders kitapları ve bilimsel makalelerin yanısıra aileler ve öğretmenler için dini-kültürel yayınları vardır. "uluslararası barış" ve "kültürlerarası eğitim" konuları ile özel olarak ilgilenmekte ve fikirlerini ulusal ve uluslar arası kongrelerde savunmaktadır. bu alandaki problemri ele alan bir dersi, "kültürlerarası eğitim" adı ile türkiyede ilk defa olmak üzere doktora seviyesinde okutmaktadır.
kadın sorunlarının islam dini ile ilgili yönünü araştırmakta ve bu alandaki yanlış uygulamaların düzeltilmesi için çalışmakta, yurtiçinde ve yurt dışında konferanslar vermektedir. ankara üniversitesi kadın çalışmaları anabilim dalında "dinlerde kadın" isimli bir dersi yüksek lisans seviyesinde vermektedir.
türk kadınlar konseyi derneği, türkiye okul öncesi eğitimini geliştirme derneği ve ilesam, üyesidir.
doğum yılı: 29.09.1935
doğum yeri: izmir
lise: eskişehir lisesi, eskişehir
üniversite: ankara üniversitesi fen fakültesinde bir yıl (1955-56) dan sonra ankara üniversitesi ilahiyat fakültesi mezunu
1960-1965 yıllarında yozgat ve ankara imam hatip liselerinde öğretmen olarak çalıştı. bu dönemde aynı zamanda türkiyenin ilk kadın vaizi olarak camilerde hanımlara fahri olarak vaazlar verdi.
1965te ankara üniversitesi ilahiyat fakültesine asistan olarak kabul edildi. 1971 yılında "islamda eğitimin temeli olarak sevgi" isimli tezi ile doktor, 1979da "türkiyede din eğitimi ve liselerde din dersleri" isimli tezi ile doçent ünvanı aldı. 1988de "eğitim bilimi ve din eğitimi" çalışması ile profesör oldu. halen aynı fakültede öğretim üyesi olarak çalışmaya devam etmektedir. "din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği " bölümü ve "din eğitimi anabilim dalı" başkanıdır. türkiyede din eğitimi dalında ilk profesördür.
ders kitapları ve bilimsel makalelerin yanısıra aileler ve öğretmenler için dini-kültürel yayınları vardır. "uluslararası barış" ve "kültürlerarası eğitim" konuları ile özel olarak ilgilenmekte ve fikirlerini ulusal ve uluslar arası kongrelerde savunmaktadır. bu alandaki problemri ele alan bir dersi, "kültürlerarası eğitim" adı ile türkiyede ilk defa olmak üzere doktora seviyesinde okutmaktadır.
kadın sorunlarının islam dini ile ilgili yönünü araştırmakta ve bu alandaki yanlış uygulamaların düzeltilmesi için çalışmakta, yurtiçinde ve yurt dışında konferanslar vermektedir. ankara üniversitesi kadın çalışmaları anabilim dalında "dinlerde kadın" isimli bir dersi yüksek lisans seviyesinde vermektedir.
türk kadınlar konseyi derneği, türkiye okul öncesi eğitimini geliştirme derneği ve ilesam, üyesidir.
(bkz: türk bükü)
gece aktif bir doktor nöbetçi değilse sigaranı al gazeteni al aç televizyonu mis gibi keyif yap,arada bir tabela gelirse ilaçlarını ver gönder ertesi gün de tatilini yap gez toz
geçenlerde tv8de derya baykalın takı incik boncuk anlattığı programda örgü örerken görülmüştür kemdisi....hey gidi koca papatya hey..
(bkz: ibrahim ethem ulagay)
deksametazon adlı kortizonlu bir etken maddesi olan göz damlası,ampul formları mevcut bir ilaç markası.ibrahim ethem ilaç firması üretmektedir.
erkekleri duygusal ve sulugözlü olan burç.
sertab erener hastaliği olarak da bilinir çünki 11 yaşinda bu hastaliğa yakalanan erener yillarca tedavi görmüştür.
(bkz: alkolizm)
(bkz: eğreti gelin)
(bkz: ota boka)
çok veren maldan diye devam eden bir deyimdir ama cümlede geçen candan bir kadın ismi olarak algılanırsa aslından farklı manalar türetmek de muhtemeldir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?